17 Ağustos 2012 Cuma

39. hafta ve sabırsız geri sayım...

Evet yanlış okumadınız bu hafta da nihayet geldi çattı:) Artık her şey daha gerçek sanki:)

Yukarıdaki cümleden de anlaşılacağı üzere endişeliyim, sabırsızım, korkuyorum ve bir sürü değişik duygu içerisindeyim. Artık 9 aydır karnımda taşıdığım yavrum her an dışarı çıkmaya karar verebilir ve bir hayalden gerçeğe dönüşebilir. Ve bilirsiniz ki tüm hayaller gerçeklerine göre sorunsuz ve mükemmeldir. Bu yüzden korkuyorum, sağ salim oğlumuza kavuşmayı her şeyden çok istiyorum. Neyse anne adayı evhamları ile içinizi bunaltmayayım en iyisi.

Ejderhan'da artık çok daha telaşlı, yada artık o da saklamakta zorlanıyor heyecanını:) bir garip süreçteyiz, çok mutluyuz, çok da sabırsız, "gelsin de sevelim, çok özledik" deyip duruyoruz sürekli... büyükanne ile büyükbaba da çok endişeli beni bir an bile olsa yalnız bırakmamak için neredeyse bahçedeki sebzeleri bile toplamaya gitmeyecekler köye. Gülüyorum onlara keşke o kadar kolay doğurabilsem diyorum, sancılar başlasa bile siz 1 saatte gelirsiniz, sonrada en iyi ihtimal 7-8 saat (kötüsü 20 saat) beklersiniz hiç merak etmeyin, rahat olun diyorum ama ne fayda:)

Dün Ejderhan'a işteyken telefon edip "sancılar başladı" provası yaptırmak istedim, ama telefonu açıp "alo canım" dedim o'da " bi dk ben seni arıyorum" dedi ve telefon kapandı, şaka yapma hevesimin kursağımda kaldığına mı yanayım yoksa durum gerçek olsaydı ne olurdu diye onu mu düşüneyim bilemedim doğrusu:) Beş dk. sonra aradı bizimki, şarjı bitmiş, arkadaşının telefonundan aradı, "Bir şey olursa beni bu numaradan ara" dedi. Ben de "Sancılar başladı diyecektim" dedim. "Ne? Ne insafsızsın" dedi gülüştük, umarım ders olmuştur babaya...

Bu arada, Koray bey sanırım kendiliğinden doğmayacaksın sen:) doktor hanım hala herhangi bir işaret olmadığını söylüyor. Ne kasılma, ne sancı, ne incelme, ne de kanala girme gibi... Bekliyoruz normal yollardan gelmeni ama sanırım senin rahatın yerinde, bayram sonrasına kadar sana müsaade, sonrasında ne sevgili babacığın ne de cici doktorun çok fazla içeride kalmana izin verecek gibi durmuyorlar. Benden söylemesi, gel sen akıllı akıllı kendi bildiğin yollardan, olmaz mı:)

Haftaya görüşmek üzere...

week 36 and hello from big mama candidate:)

Günaydın sevgili blog,

bir süredir sıcaklarla cebelleşiyoruz. Kayseri gibi akşamları oldukça serinleyen bir memlekette yaşıyor olmamıza rağmen son günler klimasız geçmiyor maalesef. Gece bile sabah 5'e kadar klima karşısında oturma odasında kanepede uyukluyorum. Canım oğlum sen içeride kim bilir ne haldesin? Artık kocaman oldun, o büyük hareketlerinden anladığım kadarı ile içeriye sığmakta güçlük çekiyorsun ama kabul etmeliyim ki o müthiş hareketler beni benden alıyor... Son 10 günde ters döndükten sonra iki kere baş aşağı döndüğün için 3. de olacak diye korkuyorum ama bundan sonra çok zor olduğunu söyledi doktor hanım. Umarım yapmazsın öyle bir yaramazlık.

Biricik halan geldi ziyaretimize, seni çok merak ediyor, doktor kontrolünde ona da yüzünü göstermedin gerçi ama ne yapalım, sen gelince göreceğiz artık güzel yüzünü inş. Odan, kıyafetlerin hatta bazı oyuncakların bile hazır, ama anne baba ne kadar hazır onu da sen gelince anlayacağız:) Kısacası beklemedeyiz canım oğlum sen ne zaman gelmek istersen gelebilirsin ama yine de şu 37. hafta bi dolsun, akciğerlerin iyice gelişsin öyle gel, e mi?


26 Temmuz 2012 Perşembe

33. hafta

Selam sevgili blog,

Bu hafta yazdıklarımı yayınlamayı unutmuşum, gecikmeli de olsa yayınlayayım en iyisi.

33. haftaya geldiğimize hala inanamıyorum. Artık yani hafta hafta saymayı bıraktıktan sonra günler daha çabuk geçmeye başladı sanki. Bu hafta çok hareketli geçti, önce yeni ofisime taşınma öncesi hazırlıklarla, daha sonra ise o yorgunlukla geçti. Doktordan doğum öncesi 5 haftalık iznimi doğum sonrasına aktarmak için bir rapor aldım. Bunu iş yerine de tebliğ ettim. Temmuz'un sonunda mecburi izne ayrılana kadar çalışacağım, neyse ki üniversitede yaz dönemi olduğu için ve yaz okulu gibi bir derdimiz olmadığı için oldukça esnek çalışma saatlerine sahibim.

Bu arada oğluşum doktorunu ve beni şaşırttı, iki hafta önce baş aşağı pozisyona gelmişken bugün doktor randevusunda makat pozisyona döndüğünü şaşkınlıkla gördük, normal doğum isteğim gerçekleşemeyecek diye çok korkuyorum, 36'ya kadar döner belki dedi doktor, umarım döner.?!

30 haziranda doğum günümü kutladık. Anne adayı olarak doğum günümü kutlamak çok garip geldi aslında, ilk defa kendimi şımaracak kadar küçük hissetmedim sanki:( Evet büyüdüm, Koray doğunca daha da büyümüş olacağım... 10 gün sonra Ejderhan'ın doğum günü var, evet ikimiz de yengeciz, ona ne gibi bir hediye alacağımı düşünürken, bisiklet hayalimiz geldi aklıma, ben şu aralar bisiklet için pek uygun bir fiziksel durumda olmasam da onu bu yaz da bisikletsiz bırakmaya gönlüm razı olmayacak galiba, hem Koray büyüyünce peş peşe sürerler bisikletlerini, ne de güzel bir görüntü oluştu zihnimde:) nazar değmesin...


13 Haziran 2012 Çarşamba

30. haftadan merhaba!

Sevgili blog, seni ihmal ettim özür dilerim...

Aslında bir bahanem de yok bu ihmali açıklayacak, bilemiyorum belkide tek tek haftaları saymaktan sıkıldığım içindir. Sabırsızlanıyorum artık, sadece ben de değil, oğluşumun babası, dedesi, anneannesi, babaannesi, teyzesi, halası kısaca herkes sabırsızlanıyor. Günler geçmez oldu sanki, ama bir taraftan da 10 hafta kaldı, yaklaşık 2 ay...çok uzun sayılmaz yani...

Dün 30 hafta 3 günlükken doktor kontrolündeydik, Koray 1.5 kg...Maşallah. Kemik gelişimi bir hafta ileri görünüyor ve baş aşağı pozisyona dönmüş!!! Yeyyy, nedense hep son ana kadar dönmeyecek diye düşünüp endişeleniyordum. Normal doğum için herhangi bir sıkıntı yok gibi şimdilik. Gerçi benim doğum yaklaştıkça doğum ile ilgili endişelerim artmaya başladı ama olsun, pek dillendirmemeye çalışıyorum. Yüzyıllardır insanların doğurduğu gibi normal doğum istiyorum, son ana kadar bir aksilik olmazsa. Her iki yöntemin de artıları eksileri var, araştırdım, bakalım bizim doğum hikayemiz nasıl olacak?

Bu hafta oldukça verimli geçti Koray'ın odasının hazırlıkları açısından, oda neredeyse tamamlanmak üzere, daha önceden beşiğini ve gardolabını almıştık ve kurmuştuk dedesi ve anneannesi ile birlikte, sonra babası ile İşbir yatak tan lateks (kauçuk ağacının öz maddesinden yapılmış) bir yatak ve güzel bir bebek yorganı aldık. Çok rahat görünüyor gerçekten. En son dün anneanne ile beşik takımını aldık mothercare'den. Oda neredeyse tamamlanmak üzere. Alt değiştirme masası bile var kuzucuğumun. Kıyafetler yıkandı ütülendi, doğum çantası için alışverişler son hız devam ediyor, ne çok şey varmış alınması gereken...Kafamda hala bitmek bilmeyen sorular bu gerekli mi? Şunu almalı mıyız? O yüzden sürekli internette bu konuları okuyorum, bebek alışverişi listeleri, gereksiz ürünler listeleri, bloglar saolsun...

Gelelim önümüzdeki haftasonu için gündemimize, misafirlerimiz geliyor, yaşasın. Öncelikle oğlumun Hasan amcası geleceğini haber verdi, bir yıllık ABD kaçamağı öncesi, kendisi herşeyi göze alıp, çocuk doktorluğuna bir yıl ara verip, ingilizce öğrenmek için ABD'ye gidecek ve gitmeden önce vedalaşmak izin bize geliyor. Ayrıca, oğlumun kardeşi, Selin bebek ve anne babası, Aysel ve Tekin'de bu hafta nihayet Kayseri'ye bizi ziyarete gelecekler, çok keyifli bir hafta sonu olacak eminim. Selin'i çok özledik, en son bir aylıktı gördüğümüzde ve sürekli uyuyordu çitlembik prenses. Şimdi sanırım 2.5 aylık oldu, eminim çok daha güzelleşmiştir. Koray'ın beşiğini ilk o test edecek, sonra da beşik kertmesi yaparız artık;)

Bu haftalık benden bu kadar, arayı çok uzatmadan yazacağım yine, söz...

Sevgiyle...






9 Mayıs 2012 Çarşamba

25. hafta oldu:)

Merhaba sevgili blog,

uzun bir aradan sonra büyük değişimlerle karşınızdayım. Büyük değişim eşittir 7kg:( Her ne kadar bazı hamilelik siteleri bu kilo artışının 25. haftaya göre normal olduğunu söylese de ben pek rahat değilim. Zaten pek ufak tefek biri olmadığım için giderek penguenliğe doğru ilerleyeceğimi ve sıcak yaz aylarının benim için pek kolay olmayacağını öngörmek zor olmuyor.

Geçen hafta, Ankara'ya yaptığımız 3 günlük bir kaçamak öncesi doktor kontrolünden geçtik. Her şey normaldi, Koray'ı gördük, 760 gr'a ulaşmıştı benim küçük pıtırcığım, o da artık pıtırcık sayımaz değil mi? Doktorumuz tüm gelişiminin haftası ile uyumlu olduğunu söyledi, hatta kemik yoğunluğunun oldukça iyi olduğunu belirtti. Ben de zaten artık daha da büyüyen hareketlerinden kemiklerinin irileştiğini anlayabiliyorum. Bazı saatler dalgınlıktan mı yoksa günlük hayatın karmaşasından mı bilemiyorum hareketleri hissedemiyorum ve korkuyorum. Hemen kötü senaryolar beliriyor zihnimde, yoksa uyurken zarar mı verdim, yoksa çok mu eğildim vs vs. Hemen bir şeyler atıştırıp yarı uzanma pozisyona geçiyorum ve bekliyorum bizim yaramazın hareketlenmesini. Neyse ki çok bekletmiyor beni kuzucuk:) O anki mutluluğum görülmeye değer...

Bu ufak endişelerin dışında oldukça iyiyim, günler çok çabuk geçiyor. Biz bebeğimiz için hazırlık yapıyoruz ve başbaşa geçireceğimiz son aylarımızın tadını çıkartıyoruz. Ankara gezimiz yine çok güzeldi, ilk önce alışverişle başladık, Koray'a ana kucağı aldık, Maxi Cosi Cabriofix, Sonra Gaye ile buluştuk ve biraz daha alışveriş yaptık, hem babaya hem anneye hem Koray'a:) Akşam arkadaşlarımız Bilge ve Evren'in evinde kaldık, ama öncesinde onlarla ve diğer arkadaşlarımızla (Deniz, Mine, Evrim) yemeğe çıktık, Kanatçı'da benim su ile eşlik ettiğim bir rutin yemek daha yendi, keyifli sohbet ve bol kahkaha eşliğinde. İyi ki varsınız canım arkadaşlarım. Gece Türk eğitiminin sorunları ve özel okul-devlet okulu tartışması ile 03.30 sıralarında son buldu. Doğmamış çocuklarımız için endişelendik yine...

Ertesi gün sabah güzel bir kahvaltının ardından Fetal Eko için doktorumuzun yolunu tuttuk. Doktorumuz aynı zamanda Ejderhan'ın eski iş arkadaşı Ayhan abi'ye ne kadar teşekkür etsek azdır, zira kendisi haftasonu tatilini bizim küçük yaramazın kalbini incelemek için kesintiye uğrattı. Yaklaşık 45 dakika süren ayrıntılı inceme sonrasında rutin dışındaki bu kontrolden de neyse ki bir aksilikle karşılaşmadan çıktık. Ne zormuş anne-baba olmak, ne kadar korkuyor insan O'a bir şey olmasından...

Doktor randevusu sonrasında yine alışveriş, H&M'den hem Koray'a hem anneye ciciler alındı, biraz dinlenmece, sık sık yemek yemece eşliğinde gezdik eğlendik Ankara'nın özlediğimiz yerlerinde. Akşam için planımız çok önceden hazırdı, GOP'ta ki Adana Sofrasında Serdar, Deniz, İlteriş ve Şahika ile yemek yiyecektik, biz Evren'i de ısrarla götürdük yemeğe, Deniz ve Serdar'ın da iki arkadaşı varmış misafir, yine kalabalık bir grup olarak 9 kişi, sohbetin ve yemeğin dibine vurduk. Saolsunlar...

Ertesi sabah canım adaşım bizi cici evinde kahvaltıya çağırmıştı, Bahçeli'den aldığımız Ankara simitleri ile beraber Ayrancı'nın yolunu tuttuk. Enfes bir kahvaltı bizi bekliyordu, Evrim ve kardeşi Nuri bizi çok güzel ağırladılar. Evrim'in muhteşem el işi ahşap boyama eserlerini incelerken kendimi onlardan birini aşırmamak için zor tuttum diyebilirim:) Neyse söz verdi bana da yapacak... Kahvaltı sorasında Ayrancı antika pazarında kısa bir tur attıktan sonra İKEA'nın yolunu tuttuk. Evren ve Bilge'de bize eşlik etti, bir iki ufak tefek eşyadan sonra Koray'a bir beşik ve bir gardolap aldık. İKEA'dan çok parçalı büyük eşya alanlar bilir nasıl bir hengame oduğunu, neyse güç bela kargoya verdik büyük parçaları ama çok da yorulduk, Evren teyzesi ve Bilge amcası olmasa biz kendi başımıza beceremezdik bu işi, şimdi bir de montajı var, bakalım ne olacak halimiz?

Bu günlük benden bu kadar, hasretle bekliyorum Koray'ı ve anne olmayı...


23 Nisan 2012 Pazartesi

Bebeğimi beklerken 22 hafta doldu...

Merhaba sevgili blogum,

hala seni kendime saklıyorum:) Sanırım Koray gelince arkadaşlarımı ve ailemi bilgilendireceğim. O zamana kadar bir kaç göbek fotosu eklemek istiyorum aslında, umarım bu hafta yapabilirim. Zira 5.5 kilo almış durumdayım ve kilo alım hızım çok arttı son iki haftada :( Bu durum ve havaların ısınması alışveriş ihtiyacını da getirdi doğal olarak. Nihayet iki gün önce kendime bir kaç tane t-shirt, gömlek vs aldım ancak, maalesef hamile pantolonları konusunda şansım yaver gitmedi, şimdilik daha önceden aldığım pantolonla idare ediyorum  ama pek rahat olduğunu söyleyemem.

Bu hafta oldukça güzel ve hareketli geçti. İş yerinde sürekli çeviri yapmakla meşgulüm. Bu kitap çevirisi artık son haftasına girdi ve elbette son ana kadar yetiştirme çabası içerisinde olacağım:) Diğer taraftan babacığımın köyümüzde yaptırdığı ev artık oldukça sona yaklaştığı için, seramik-kapı-dolap-duş kabin vs seçimleri yapmak için inşaat malzemeleri satan yapı marketleri dolaştık bütün hafta. Dün bir hafta aradan sonra inşaatın son halini görme fırsatı yakaladım. Her şey çok güzel olmuş ancak daha çook iş var:( Ben bahçeyi çiçeklendirmek için sabırsızlanıyorum. Bir sürü tohum ve soğan aldım bile. Hafta içi belkide onları ekmek için gidebiliriz köye.

Bu arada miniğim içimde kıpır kıpır ve büyümeye devam ediyor. Su sıralar yarım kilodan biraz hallice:) Her yediğim yemeğe, tatlıya tepki vermeye devam ediyor. Artık sesleri daha iyi algılayabiliyor, bu yüzden çeşitli müzikler dinletiyorum kendisine ve baby center'ın da önerdiği gibi müziğe kendimi bırakıp, müthiş dans hareketlerimi sergiliyorum! Koray da içeride eğleniyordur umarım:) Bu arada Koray'ımın babası da boş durmuyor tabii ki:) NBA maçlarını dinletmenin yanı sıra timeless rock ballads albümünden parçalar dinletmeye başladı mesela...

Koray'a: Merakla bekliyoruz seni yavrucum, nasıl bir bebek olacağını, kime benzeyeceğini, nasıl huylarının olacağını konuşup duruyoruz. Seni çok seviyoruz. Güzelce büyü, zamanı gelince sağlıkla gel bize!!!

Sevgiyle kalın...






15 Nisan 2012 Pazar

21. hafta biterken

Selam haftalık:)

Bu hafta içimdeki kelebeği dinlemek ve takip etmekten başka çok fazla bir şey yapabildiğimi söyleyemeyeceğim maalesef. Gece uyurken (iki yastık kullanıyor olmama rağmen) kendimden geçip bebeğimi rahatsız ediyormuyum acaba düşünmekten kendimi alamıyorum. Her sabah hadi hareket et bebeğim diye uyanıyorum sabahları. Hemen ilaçlarımı (elevit- neredeyse tanıdığım tüm hamilelerin aldığı multi vitamin, eutrox-tiroid rahatsızlığım için aldığım ilaç ve demir ilacım) bol su ile yutuyorum ve sonra tekrar uzanıp bekliyorum 10 dk kadar ve o ilk kıpırtıyı duyar duymaz rahatlıyorum. Ohh bir şey olmamış yavrucuğuma diye:) Psikopat anne adayı!

Yediğim yemeğe, tatlıya, süte ya da uzun süre bilgisayar başında oturup yaptığım çeviriye tepki veriyor Koray! Ya da ben öyle algılıyorum. Koray acıkmış, susamış, canı tatlı istemiş, yorulmuş!!! Böylelikle kendi günahlarımı azaltıyorum. Hamileliğin de bir şerefi olması lazım değil mi? Canım babam biri hasta olduğu zaman yorgan döşek yatmak ve nazlanmak gerektiğini, hastalığın da bir şerefi olduğunu söyler hep. Ben de bu sözü hamileliğe uyarlayıp hamilelik kredilerimi kullanıyorum kendimce :P

Yarın 22. hafta doktor randevumuz var, yine göreceğiz seni, bize güzel pozlar ver olur mu?

Sevgilerimle,

3 Nisan 2012 Salı

20. hafta yolun yarısı

Merhaba,

Bugün bebeğim 20 hafta 2 günlük. Hamilelik serüveninin yarısına geldik. Bu 20 haftalık süreçte iş hayatımla ilgili yaşadığım olumsuz şeyler oldu ancak bunların beni üzmesine izin vermemeye çalıştım. Bu konuda ki sınırsız güç kaynağım ise çok yakınımdaydı , elimin ve göbeğimin hemen altındaydı lakin maalesef geçen haftaya kadar hissedemiyordum hareketlerini. Şimdilerde hızla büyüyor ve güçleniyor canımın içi. Artık varlığını da hissettiriyor kelebek hareketleriyle. Bu his öyle müthiş bir his ki umarım isteyen herkes kısa sürede kavuşur bebeğine.

Bir kaç saat önce rutin kontrol randevumuz vardı. Doktorumuz Elif hanım, dünya tatlısı, Koray'ın yaklaşık 334 gr'a ulaştığını ve gelişiminin gayet normal olduğunu söyledi. Ejderhan ve ben pür dikkat izledik Kımılcan Koray'ın marifetlerini. Zaten hareketlerini hissettiğim zamandan beri yani yaklaşık 10 gündür farkındaydım çok hareketli olduğunun ama normale göre nasıl olduğunu kıyaslayacak bir verim olmadığı için normali budur belkide diyordum. Fakat bizimki doktora bile pes dedirtecek kadar hareketli olduğunu ispatladı ultrason sırasında hiç yerinde durmayarak. Zavallı doktorumuz görmek istediği kemikleri, oluşumları bulana,yakalayana kadar baya uğraşmak zorunda kaldı. Neyse ki hepsi normal görünüyor dedi kendisi. İki hafta sonrasına ise tekrar randevu verdi, kafatası içerisindeki oluşumları daha ayrıntılı olarak inceleyebilmek için bu sürenin geçmesi gerekiyormuş. Umarım o gün de her şey normal çıkar.

Şimdilik Yıldız ailesinden haberler bu kadar. Haftaya görüşmek üzere...


31 Mart 2012 Cumartesi

19. hafta ve hissedilen hareketler:)

Evet 19. hafta da bitmek üzere, yaşasın! Günler artık çok daha hızlı geçiyor sanki. Bunun sebebi ise sanırım benim artık işe başlamam ve uğraşacak bir sürü yeni şeyin olması. Erciyes üniversitesinde çalışmaya başladım bu hafta ve ODTÜ'de asistanlığa başladığım ilk günlerdeki acemiliğime benzer şeyler yaşıyorum. Binaların yerlerini bilmiyorum, sora sora buluyorum ama tekrar fakülteye dönerken kayboluyorum:)

Bu meşgul gündem içerisinde Koray büyümeye devam ediyor. Son bir haftadır hareketlerini çok daha belirgin bir şekilde hissedebiliyorum. 20. haftanın sonunda gerçekleşecek doktor randevusunu iple çekiyoruz. Baby center ve daha pek çok siteden öğrendiğime göre bu haftadan sonra sürekli ve büyük bir hızla büyüme gerçekleşecek. Hem Koray büyüyecek hem de ben:( Şimdiye kadar 4 kilo almış bulunuyorum. Bu süreci oldukça iyi idare ettim diyebilirdim şayet hamile kaldığımda biraz daha zayıf olabilseydim. Ne yapalım, biz de bu süreci mümkün olduğu kadar sağlıklı ve dengeli beslenerek, fazla kilo almadan geçireceğiz. Bu da bol protein ve lifli gıdalar demek oluyor...

Bu hafta havaların birden bahara dönmesi ile yaklaşan sıcaklarda günün her saati güneş alan evimizde 8. aylık hamile halimi düşünüp halim nice olacak diye düşünürken buldum kendimi. Bir süre önce eşimle de konuşmuştuk bu konuyu ve canım kocacım hemen harekete geçip zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz oturma odamız için güzel bir klima aldı. Umarım çok fazla bunaltıcı bir yaz olmaz, olursa o odadan pek dışarı çıkamayacağım çünkü:)

Önümüzdeki günlerde bebek mobilyası ve ihtiyaçlarımızla ilgili bir alışveriş çılgınlığına daha girmemiz mümkün. Çok keyfili olacağına eminim zira erken dönemde Ankara'da yaptığımız alışverişin tadı hala damağımda... Gerçi ne alacağımı da çok iyi bilmiyorum ama blog tutan diğer anneler saolsun, her şey için güzel fikirler bulabiliyorum.

Haftaya yolun yarısında görüşmek üzere...




23 Mart 2012 Cuma

Koray'ı beklerken 17. ve 18. hafta...

Merhaba sevgili günlük:)

yine uzun bir aradan sonra yazıyorum. Geçen hafta yazdıklarımı yayınlamak istemedim, aslında biraz umutsuz buldum yazdıklarımı o yüzden yayınlamaktan vazgeçtim son anda. Her neyse, nihayet her şey yolunda. Benim bitmek bilmeyen iş sorunlarım yüzünden 17. haftayı biraz sıkıntılı geçirdik. İstifamı kabul etmediklerini öğrendim ve işe gitmeyerek beni müstafi saymaları için uğraştım ama onun için bile uğraşmam gerekti. Neredeyse 3 kere noterden ihtarname göndermem gerekti. En sonunda iki gün önce eski işimden paçamı kurtarabildiğimi öğrendim. Artık yeni işime başlamak için bir girişimde bulunabilirdim. Dün hemen bir dilekçe yazdım ve atamamı istedim. Hala beklemedeyiz ama en azından umutluyum...

Gelelim hamilelik semptomlarına. Akşamları erkenden bastıran uyku haricinde oldukça iyiyim. Enerji seviyem ilk üç aydakine oranla çok çok arttı. Kendimde yemek yapmak ve daha pek çok şey için güç bulabiliyorum artık. Bu yeni durumda belkide ısınan havaların etkisi vardır. Nihayet ağır geçen kışın etkisini yavaş yavaş atıyorum üzerimden. Son bir haftadır ufak tefek kıpırtılar hissediyorum, aslında erken olduğunu bilsem de bunlar acaba Koray'ımın hareketleri ve ultrasound'da gördüğümüz meşhur taklaları olabilir mi diye düşünüyorum. Belki de ben erken hissediyorumdur olamaz mı? Bu iki hafta boyunca Koray'ı iki kere görme fırsatım oldu. Yuppiii! İlki geçen hafta 4'lü tarama testini yaptırdığımız zamandı ve her şeyin normal olduğunu öğrendik çok şükür. Bu arada bebeğimizin kemiklerini tek tek inceledi doktorumuz. Kemik gelişiminin haftasına göre oldukça iyi olduğunu ve ağırlığının 200 gr'a ulaştığını öğrendik.

18. hafta oldukça hareketli geçti. Her gün yürüyüş yapma fırsatı buldum havalar güzel olduğu için. Annemlerin akraba gününe katıldım ve yengeme gezmeye gittim. Çalışmaya başlamadan önce ev hanımları neler yapıyorsa biraz onları deneyimleyeyim dedim:) Sonra bir gün annem, teyzem ve yengem ile birlikte yaprak sardık. Ben bu işlerde pek hızlı olmadığım için sadece yaprakların saplarını kesip onlara hazırlama işi bana düştü, ama olsun. Derken ben yine huysuzlandım bir haftadır hissettiğim hareketleri neredeyse 24 saattir hissedemiyordum ve gece de bebek için çok iyi olmayan bir pozisyonda uyumuştum farkında olmadan. Uyandığımda da huzursuzluğum arttı. Neden hareket etmiyordu Koray? Öğlen eşim yemeğe geldiğinde steteskopu ile dinlemesini istedim Koray'ın kalp atışlarını. Ama maalesef duyamadık, belkide benim göbeğimin üstündeki katmanlardan dolayı:) Eşim de benim huzursuz olduğumu görünce dayanamadı ve istersen Dr'a git ve gör bebeğimizi dedi. Ben bunu duyunca hiç vakit kaybetmeden randevu aldım annemlere yakın olan bir özel hastanenin daha öncede bir kere gittiğim doktorundan. Doktor çok komik karşıladı kaygımı ama yine de bu durumla defalarca karşılaşmış olduğu için "kaygınızı giderelim o zaman" diyerek beni bebeğimle buluşturdu. Nihayet duydum kalp sesini ve gördüm güzel yüzünü meleğimin. Biraz daha büyümüştü 12 gün içinde. Doktor down sendromu olup olmadığını anlamak için bazı kemiklere bakıyormuş, burun kemiği ve serçe parmak kemiği gibi. Onları görmek için oldukça uzun bir süre dönmesini beklememiz gerekti. Neyse ki o kemikleri de görebildik. Çok komik bir pozisyondaydı Koray yine. Kafası neredeyse göğsüne değiyordu ve bacakları yukarıdaydı. Elleriyle ise her zamanki gibi boksör pozu veriyordu.

Bu yersiz endişelerimin artık azalmasını umut ediyorum. Sanki buldumcuk oldum, kendime de kızıyorum aslında ama ne fayda. Annelik böyle bir şey belkide, sürekli sağlığı hakkında endişeleniyorsun çocuğunun. Şimdi annemi çoook daha iyi anlıyorum...

Haftaya görüşmek üzere, sağlıcakla kalın...




6 Mart 2012 Salı

15. haftadan 16. ya geçerken

Geçen hafta, apar topar çıktığımız, 9 günlük arkadaş-iş-aile gezisinden sonra nihayet evimizdeyiz. Gezmek çok güzel de insan tedirgin oluyor; ya bebeğe bir şey olursa, ya iyi uyuyamazsam, ya yediklerim dokunursa vs vs...

Neyse ki korktuklarımız gerçekleşmedi. Önce Ankara'da iki gün arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Tekin ve Aysel bizim gibi bebek bekliyorlar, yaklaşık bir ay sonra dünyaya gelecek onların meleği. Çok güzel hazırlanmışlar, alışveriş yapmışlar. Tecrübelerinden biz de faydalandık. Hatta indirim var dedikleri yerlere uğrayıp, henüz çok erken olmasına rağmen, bizim Koray'a ciciler bile aldık. Şimdilerde bu cicilere bakıp bakıp hayalini kuruyorum doğmamış Koray'ımızın.

Ankara'da planladığımız kadar uzun kalamasak da Evren, Bilge, Durdane, Hakan, Tılsım, Deniz, Mine, Şahika, Deniz T, ve Serdar'ı da görme fırsatı yakaladık. Herkesi o kadar çok özlemişiz ki Ankara'dan hiç ayrılasımız gelmedi.

Ankara'dan Isparta'ya geçtik iş için. Daha doğrusu istifa işlemleri ve ilişik kesmek için. Tahmin ettiğimiz gibi yine her şey yavaşlatıldı. Bir dilekçenin kabulu bu kadar mı zor olur? İstifa etmek bu kadar mı zorlaştırılır? Neyse bekleyeceğiz SGK'dan ilişiğimizin kesilmesini ve nihayet yeni işimize başlayabilmeyi...

Isparta'dan sonra Alanya'ya, gezimizin aile ziyaretine bölümüne geçtik. Alanya, Kayseri, Ankara ve Isparta'nın soğuğundan sonra bize yaz gibi geldi.  Annemi, babamı ve Çiğdem ablamı ziyaret ettik. Uzun süredir görüşememiştik, bu ziyaret hepimize çok iyi geldi. Özellikle Ejderhan bir süredir molasız çalıştığı için ve ailesinden ayrı kalmaya pek alışık olmadığı için ilaç gibi geldi bu ziyaret ona.Bu arada Koray'da halası babaannesi ve dedesi ile tanışmış oldu, en azından seslerini duymuş oldu. Alanya'da uzun yürüyüşler yaptık deniz kenarında, güneşimizi aldık, bol bol taze portakal suyu içtik... Üç günün sonunda Antalya'da yaşayan arkadaşlarımızı ziyaret etmek için Antalya'ya geçtik. Kasım ve Bilge ile çok güzel bir yemek yedikten sonra iki ay önce Antalya'ya taşınan İlknur, Orkun ve İdil'in evini ziyaret ettik. İdil çok büyümüş, okula başlamış hem de çok akıllı bir kız olmuştu. Ertesi gün Atatürk parkında çok güzel bir kahvaltı ettik hep beraber, hava yine muhteşemdi. Antalya'dan ayrılıp Konya'ya geçmemiz gerekiyordu fakat bu sıcacık havadan soğuğa gitmek hiç cazip değildi doğrusu.

Kasım ve Bilge ile beraber Konya'ya doğru yola çıktık, tesadüfen onlarında Konya'da ki ailelerini ziyaret etme planları varmış bu sayede hep birlikte yolculuk yapma şansımız oldu. Toroslarda çok eğlenceli bir seyahat ve bol kar manzarasından sonra Konya'ya vardık. Konya'da Fatih, Betül, Elif ve Ali'nin evini ziyaret ettik. Elif altı yaşında Ali ise on bir aylık. İkisi de çok tatlı çocuklar ama benim ilgim kendim de erkek bebek beklediğim için doğal olarak Ali'ye kaydı. İçimden "vay be on bir aylık bebek bu kadar büyüyormuymuş" dedim ilk olarak. Sonra da Ali'nin etrafında pervane oldum, o ne güzel bir bebek yarabbim, kocaman gamzeleri ve simsiyah kocaman gözleri ile beni kendine hayran etti. Ali hiç yabancılamadı bizi, o güzel yüzü hep güldü, oyunlar oynadık beraber. Emekleyerek araba sürmesini dakikalarca seyrettim. Korkusuzca ayağa kalkıp bir kaç adım atışına, duvara kanepeye tutuna tutuna yürüyüşüne bayıldım. Kısacası Ali'yi görüp tanıyınca Koray'a olan özlemim arttı. Bir an önce doğsun istedim. Ali gibi tatlı bir bebek olsun istedim, onunla zaman geçirmek için sabırsızlandım.

Pazar günü yine mükellef bir kahvaltıdan sonra Kayseri'ye evimize doğru yola çıktık. Yolda zaman zaman kardan dolayı korkmuş olsak da sağ salim evimize geldik. Bir haftadır özlediğimiz annemize babamıza kavuştuk, onlar da bize, üçümüze...

Pazartesi günü yol boyunca endişelendiğimiz için hemen bebeğimi görmek istedim ve doktorumuza koştum. Kalp atışlarını duymak dünyaya bedeldi. Bebeğimiz büyümeye devam ediyor ve her şey yolunda. Allah herkesin bebeğini sağlıkla kucağına almasını nasip etsin.

Haftaya görüşmek üzere, sevgiler...




23 Şubat 2012 Perşembe

vee 14. hafta

14. hafta güzel haberlerle geldi. Öncelikle bebeğimizin cinsiyeti belli oldu. Erkek bebek bekliyoruz!!! Cinsiyet ile ilgili yakın arkadaşlarımızın ve aile üyelerinin tahminleri % 80 oranında bu yöndeydi zaten. Kız kardeşim erkek olsun serseri yapacağım onu deyip duruyordu, istediği de oldu yani:) Umarım serseri yapmayı başaramaz... Babam torununun erkek olacağına o kadar çok emindi ki doktora cinsiyeti öğrenmek için gideceğimi öğrendiğinde "Ne gerek var kesin erkek olacak diyorum ya sana" gibi iddialı cümleler bile kurmuştu. Bebeğimizin halası Çiğdem ablam ise hamile olduğumu öğrendiğinden beri "Paşam" diye seviyordu bizim veledi:)

İkinci güzel haber ise benim bir süredir sabırsızlıkla beklediğim mahkeme kararıydı. Nihayet yeni işime başlamam için bir engel kalmadı. Mecburi hizmetimin hukuka aykırı olduğuna karar verildi ve böylece de istifa etmem için bir engel kalmadı.

Kısacası bebeğimiz bize şans getirdi ve getirmeye de devam edecek, ilerleyen haftalarda görüşmek üzere...

7 Şubat 2012 Salı

Hamilelikte 12. Hafta Doktor Kontrolü

On beş gündür sabırsızlıkla beklediğim doktor randevum nihayet dün gerçekleşti. Normal gebeliklerde doktor kontrollerinin aralıkları bir ay belki de daha uzun olabiliyor. Fakat ben bebek haberini aldığım günden beri bazı aksilikler yaşadığım içim haftada bir bebeğimi ultrasonda görmeye alışmıştım. On beş gün bana çoook uzun geldi. Bu son randevuyu iple çektim çektim, nihayet geldi, kısacası yine zor sabrettim:)

Doktor randevusundan önceki gün arkadaşım Durdane ile uzun bir telefon görüşmesi yaptık. Durdane ve Hakan'ın da Tılsım isminde çok güzel bir bebekleri var. Eşimle benim en favori bebeğimizdir Tılsım:) Durdane benimle hamilelik tecrübelerini paylaşırken bebeğin cinsiyeti ile ilgili olarak bu randevuda bir şeyler öğrenme ihtimalim olabileceğini söyledi. Bebek eğer erkek ise cinsiyetin daha erken belli olma ihtimali varmış. Durum böyle olunca randevu ile ilgili heyecanım daha da arttı.

Randevu saatini beklediğimiz 5-10 dakika kaygıdan eşimle doğru düzgün konuşamadık. İkimiz de bir terslik olmasın diye dua ediyorduk sanırım. Bebeğimizi ultrasonda gördüğümüzde eşimin yüzündeki ifadeye bir süre takıldım. Ne harika bir duygu! Heyecanı ve mutluluğu o kadar belli oluyordu ki onu böyle görmek beni de çok sevindirdi. Bebek büyümüş, doktorumuz her şeyin normal olduğunu söyledi. İkili test için fetal ense kalınlığının ölçüsünün alınması gerekiyordu. Bunun için de bebeğin hareket etmesini bekledi doktorumuz. fakat bizim bebeğin keyfi yerindeydi sanırım kıpırdamaya hiç niyeti yoktu. Doktorumuz biraz çabaladı hareket ettirmek için olmadı. Bana öksürmemi söyledi hareket etsin diye ama yine kıpırtı yoktu:) Neden sonra kıpırdadı bizimki. Bir çeşit dans gibiydi hareketleri:) Babasının dans becerisini almıştır umarım. Daha sonra ikili test için kan verdim. Ense kalınlığı normal sınırlarda çıktı şimdi kan testinin sonuçlarını bekliyoruz. Umarım kan testi sonuçları da normal çıkar.

Ha bu arada doktorumuza cinsiyeti öğrenmek için erken olup olmadığını sordum. Doktorumuz görebiliyoruz ama yanılma payı yüksek olduğu için söylemek istemiyoruz dedi. Ne yapalım? Bekleriz bizde. Hem yanlış öğrenmektense öğrenmemek daha iyidir...

Anne Yıldız'dan sevgilerle...




31 Ocak 2012 Salı

Canım ne yemek istiyor, ne istemiyor?

Herkese selam,

henüz blogumu kimseyle paylaşmmadım, neden bilmiyorum bir süre daha benim özel günlüğüm olarak kalmasını istiyorum sanırım.

Bugün bir süredir beni rahatsız eden "yemek" konusunda yazmak istedim. Annelik içgüdüsüyle haberi aldığım günden beri hep faydalı şeyleri yemek için uğraşıyorum. Bütün diğer anne adaylarının yaptığı gibi. Fakattt gelin görün ki, bu her zaman mümkün olmuyor. Mesela, kansızlığım sebebiyle 2 aydır her sabah portakal suyu ile kahvaltı ederken artık çok tatlı gelmeye başladığı için portakal suyu görmeye bile tahammül edemez oldum. Bunun dışında, sebze yemeklerini çok seven ben dengeli olarak her sebzeyi çiğ (salata) ya da pişmiş olarak tüketmeye özen gösteriyordum. Taa ki çiğ sebzeler midemi ekşitmeye başlayana kadar...  Pişmiş sebze yemeklerinde de durum pek iç açıcı değil maalesef. Artık hiç olmadığım kadar seçiciyim diyebilirim. Tercih etmem söz konusu olduğunda kesinlikle tericihim börek, pide, pizza, makarna gibi karbonhidrattan yana oluyor. Aslında bazen de işe yarıyor canımın bir şey istememesi. Mesela çikolatayı artık canım hiiiç istemiyor, baklavayı da, hatta cips vs gibi ürünleri de. Bu durumdan hiç memnun değilim, vicdan azabı çekiyorum. Umarım midem ile ilgili bu sıkıntılar (yanma, ekşime, reflü vb) geçicidir. Eskisi gibi rahat rahat ve ağız tadıyla yemek yiyeceğim günleri dört gözle bekliyorum. Bilmiyorum o günler yakında gelecek mi?

Ağzınızın tadı hep yerinde olsun...

27 Ocak 2012 Cuma

Hamileliğin ilk 3 ayında yaşadığım değişimler

Başlığı görünce diyebilirsiniz 3 ayda ne değişiklik olabilir ki? Öyle demeyin, gerçekten de insan oldukça farklı biri haline gelebiliyor.

Öncelikle duygular!!! Ah o hormonlar yok mu? Bir anda acayip olumsuz şeyler ile karşılaşacakmışım gibi hissedip ağlamaklı oluyorum mesela, belkide annelik duygusunun ağır basması ve bebek için endişelenmemden kaynaklanıyordur bu durum bilemiyorum. Kim bilir belkide belirsizlik ve bekleyip sabretme süreci fazla geliyordur bana. Diğer taraftan yine bir sebep yokken içim huzurla doluveriyor. Bebeğimi kucağımda hayal ediyorum ve diğer dertler hikaye gibi geliyor "Dünya yansa umurumda değil!" durumu yani:) Bir süredir beklediğimiz iş değişikliğinde işler iyice çıkmaza girmiş durumda halbuki, benim için çok önemli olan bu konu bile önceliğini çoktan yitirdi. Daha önceden kolay kolay söyleyemediğim bir söz olan "Her şey olacağına varır..." sözünü sıkça kullanabiliyorum artık.Çok değil 2 ay önce uykularım kaçıyordu bu sorun yüzünden. Oysa şimdi bebekler gibi uyuyabiliyorum geceleri, üstelik gündüzleri de şekerleme yaptığım oluyor:)

Gelelim fizikyolojik değişikliklere. Ben ilk olarak kesik kesik kramplar hissettim karnımda, sol ve sağ taraftan rahmimin olduğu yere doğru inen. Daha sonra bunu tuhaf uzun sancılar takip etti, korktum bir terslik var diye, malum önceki yazımda belirttiğim kanama sorunu ile karşı karşıyaydım ve her an tetikteydim. Bir şey olacak diye. Belki de bu korku yüzünden kendimi çok dinler olmuştum bilemiyorum...İlk gebeliğim olduğu için sanırım mide bulantısı ve kusma gibi sıkıntılarım pek olmadı. Sadece sabahları yoğun olmak üzere bir hassasiyet söz konusu oldu. Kokulara ve bulamaç gibi görünen şeylere, hatta çoğu sulu salçalı yemeğe uzaktan bakmaya bile tahammül edemez oldum diyebilirim. Son günlerde ise şişkinlik ve reflü gibi mide rahatsızlıkları yaşıyorum. Halbuki çok dikkat ediyorum yediklerime, az yiyorum, seçiyorum dokunabilecek olanları ama yine de önleyemiyorum bu durumu.

En son olarak büyüme ile ilgili değişikliklere değinmek istiyorum istemeden de olsa:( Bir süredir raporlu ve yatak istirahatinde olduğum için ev kıyafetlerinden başka bir şey giymiyorum. O yüzden de eski kıyafetlerimle aramın nasıl olduğu ancak doktora giderken görebiliyorum. Bir çoğuna zaten hamilelikten önce yeterince zayıflayamadığım için artık giremiyorum. Maalesef dün ilk hamile kıyafetimi aldım. Aslında bir süre daha idare edebilirdim evdeki kıyafetlerimle ama düşük bel pantolonlarım bu soğukta buna müsaade etmediler. En iyisi kabul edip adam gibi giyinmek...Ne de olsa artık anne oluyoruz... Ha bu arada anlatmadan geçemeyeceğim GeBe mağazasında kıyafet denerken kabinde bulduğum cırt cırtlı hamile yastığını takarak yaklaşık 6 ay sonra ne halde olacağımı görmüş oldum. Çok komikti, hemen fotoğraflarımı çektim kabinde bizimkilere göstermek üzere. İşin aslı biraz da ürktüm, "nasıl olacak?, nasıl yürüyeceğim bu halde?" soruları aklıma gelince. Neyse, zamanı gelince göreceğiz değil mi?







26 Ocak 2012 Perşembe

10. haftaya gelene kadar...

Herkese merhaba,

bu ilk yazımda sizlere hamile olduğumu öğrendiğim andan itibaren yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum.

Uzun ve stresli iş değişikliği süreci devam ederken ve biz bebek kararımızı ertelemekten yorulmuşken nihayet bebeğimizi daha fazla bekletmeme kararını aldık! Takip eden ilk ay içinde sanırım son adet tarihimden itibaren 3 hafta geçmişken sırtımda beliren bir cilt problemi sebebiyle (zona olabileceğinden korktuğumuz için) ilaç kullanmam gerekebilir diye düşünürken "acaba hamile olabilir miyim?" sorusu belirdi birden. Ertesi gün hastaneye gidip doktora endişemizi anlattık ve kan testi istedik. İki saat bekledikten sonra karşılaştığımız ilk beta hcg değeri 49 çıkmıştı. Sonuç pozitif!!! Yaşasın... Peki bu sırtımdaki şey ne? Zona mı, değil mi? Ne yapacağım şimdi? Bir test de aktif zona var mı diye yapıldı ama sonucun çıkması için zaman gerekiyor. Çaresiz bekliyoruz. Bu arada hamilelik konusunda sevinmek için erken olduğunu öğrenmem gecikmedi... İki gün sonra beta hcg değerinin iki katına ulaşması gerekiyormuş... Zor geçen 48 saatten sonra karşılaştığımız ikinci beta hcg değeri 187! Beklenenin çok üstünde, doktoru görme fırsatı bulamadım ama nasıl olsa yükselmişti değer ve hamileydim, gerisi hikaye diyerek çıktım hastaneden.

Kız kardeşimle biraz gezdik, bu arada eşimi, annemi ve babamı aradım, müjdeyi verdim... Derken telefonum çaldı hastaneden aranıyordum, doktorumu bağladılar, doktorum tahlilleri yorumladı biraz da sitem etti onu beklemediğim için. "Hamilesiniz ve hatta çoklu gebelik olma ihtimali var, beta hcg değeri normal artışın çok üstünde artmış" dedi. Kısa süreli bir durgunluk anı yaşadım:) Doktor devam etti "tabiki bundan emin olmamız için ultrasonda keseleri görmemiz gerekecek". Şaşkınlığım devam ediyordu, teşekkür ettim ve telefonu kapattım. Kız kardeşim ve ben arabayı çoktan sağa çekmiştik, şaşkınlık içinde birbirimize sarıldık, duygularımı tarif edemem, şaşkınlık, korku, sevinç... İkiz bebeklerim mi olacak? İnanamıyordum... bir saat önce hamileliğim kesinleşmişken birden ikiz bebek ihtimali ile karşı karşıyaydım. Ağzımdan şu cümle çıktı "aman tanrım teker teker gelsinler!". İkinci kez eşimi aradım doktorumuzun söylediklerini ilettim. O da çok şaşırdı. Kesinleşene kadar nasıl sabredeceğiz bakalım diye konuştuk. Tamamen kontrolümüz dışında gelişen bir sürecin içindeydik ve bu çok güzeldi...

Bu arada zona testi sonucu negatif çıktı. Gerçi uzun araştırmalarımız erken dönem gebelikte zonanın bir tehlike oluşturmadığı göstermişti ama yine de negatif çıkması içimizi çok rahatlattı. Ne de olsa "sinek küçük mide bulandırır" değil mi? Üçüncü kan testini tamamen kendi merakımdan yaptırmıştım. Ultrasonda keselerin görünmesini beklerken "Neden bir kan testi daha yaptırmayayım" dedim "Neden öylece bekleyeyim ki?". Altıncı gün ve 3. beta hcg değeri 551! Hala artış çoklu gebelik ihtimalini işaret ediyordu. Şaşkınlığım devam ediyordu ve endişelerim de:)

Her şey bu kadar güzel giderken 5. haftanın sonuna doğru eşimle arabayla dolaşırken birden bir tuhaflık ve ıslaklık hissettim O kadar korkmuştum ki "Bebeğime bir şey olmasın" deyip durdum hastaneye varana kadar bozuk plak gibi...Eşim de panik içindeydi, kaza yapmadan hastaneye vardık. Şansımıza çok fazla beklemeden doktorumuza ulaştık. Hemen ultrasona aldı beni, rahat olmamı, sakinliğimin çok önemli olduğunu söyledi. Nihayet ilk defa keseyi görebildik. Hala oradaydı ama bir taneydi. Olsun oradaydı ya bu benim için yeterliydi... Hastanede yapılan progesteron iğnesinden sonra doktor yatak istirahati verdi, mecbur olmadıkça ayağa kalkmayacaktım, hareketlerime dikkat edecektim.  Çünkü dışa olan kanamamın dışında rahmimde de bir kanama alanı oluşmuştu ve maalesef kanama alanı kesenin hemen yanında ve oldukça büyüktü:(

Yine bir sabır testi, evde öylece yatmak ... Ama bebeği korumam gerekiyordu ve onu çok istiyordum. Çok şanslıydım çünkü kısa bir süre önce annemlerin yaşadığı şehre taşınmıştık. Benim canım annem ve kardeşim  o kadar çok destek oldular ki elimi hiç bir şeye sürmedim 10 gün boyunca. On gün sonra (6 hafta 4 günlükken) tekrar kontrole gittik, kese duruyordu ama kalp atışı yoktu henüz, internetten belki duyulabilir diye okumuştum o yüzden çok endişelendim yine. Yoksa boş bir kese miydi? Doktor'a sordum ve 8. haftaya kadar endişelenecek bir şey olmadığını söyledi. Bir sabır testi daha, benim gibi sabırsız birisine...

Korkuyla ve blogları okumakla geçen bir haftadan sonra tekrar doktordaydık. Henüz 8 haftalık olmamıştı ama ben kalp atışlarını duyacağımdan emindim nedense. Yine duyamadık kalp atışını abdominal ultrasonda, o anda her şey karardı sanki birden. Sonra doktorumuz "isterseniz vajinal ultrasonla bakalım" dedi, benim çaresizliğimi anlamış olacak ki bir kaç gün sonraya randevu vermeyi teklif bile etmedi. Şükürler olsun duyduk bebeğimizin kalp atışlarını, o kadar güzel ve mucizevi bir an olacağını tahmin etmemiştim. O ses sanki başka bir alemden geliyordu ve benim kalbimi çalıyordu... Daha sonra bazı rutin bazı testler yapıldı ve sonuçları 2 gün sonra telefonla öğrenebileceğimi söylendi. Doktor istirahat döneminin devam edeceğini ve kanama alanının hala aktif olduğunu söyleyince biraz keyfim kaçtı ama artık ben bu bebeği yaşatacağım demeye başlamıştım içimden. Ne gerekiyorsa yapacaktım, sabredecektim ve dayanacaktım. Test sonuçları da normal çıkmıştı her şey yoluna giriyordu sanki.

Dokuz haftalıkken doktorumuz her şeyin eskiye göre daha iyi olduğunu ama yine bana rapor vereceğini söyledi. Artık alışmıştım evde olmaya ve çoğu zamanımı uzanarak geçirmeye. Şanslıydım çünkü eşim ve ailem hep yanımdaydı. Sonsuz desteklerini ve yardımlarını sundular bana. Korkularımı azaltmak için ellerinden geleni yaptılar. Bu son randevuda bebeğimizin hareketlerini de görmüştük ve bebeğimiz 20.8mm. Böylece ona ve kendime olan inancım iyice arttı.

Onuncu haftaya yaklaşırken eşimin de uygun olduğu bir gün tekrar kontrole gittik, asıl amacımız ultrason görüntüsünü babamıza da göstermekti tabiki:) Her şey çok güzel geçti bebeğimiz büyümüştü (34.9mm) ve kelebek kanatlarını çırparmış gibi refleksif hareketlerini bize göstermişti. Eşim gözünü ayırmadı ultrasondan ve o günden sonra da daha çok endişelenmeye başladı hem benim için hemde bebeğimiz için:)

Bebeğimize kavuşmayı dört gözle beklerken süreci sizlerle paylaşmaya devem edeceğim. Umarım okumaktan keyif alırsınız...